baskentpostasi @ gmail.com

Ailelerin maksadı geleceğimizi tesis etmek, çocuklarımızı yetiştirmektir. Eğitim camiasının maksadı ise sistemde topluma faydalı bireyler yetiştirmektir. Ama bu gün pek çok ünlüyü örnek alan gençler ve TV programları ile hayatlarına yön verenler gelecekte büyük bir boşluğun içine düşeceklerdir. Gençleri önemsemez, gelişim, dönüşüm, sürecini takip etmez ve onları kendi haline bırakırsanız, nasıl bir topluma sahip olacağınızı bir düşünün isterseniz.

Görgülü kuşlar gördüğünü işler, görmedik kuşlar ne görsün ki ne işler? İyi eğitim görmüş, iyi aile içinde yetişmiş kimseler, aldıkları terbiyenin gereğini yaparlar, beğenilirler. Böyle bir eğitim görmemiş ve iyi bir ortamda yetişmemiş olanlar, bir şey bilmezler ki yapsınlar. Son günlerde sıkça tanık olduğum hadiseler bunları yazmama neden oldu. İğneyi kendime çuvaldızı başkasına batırmalıyım. Özeleştiri yapmaz, hatalarımı fark etmez, düzeltmezsem kimseye bir şey öğretemem. Okullarda bahar ayının gelmesi ile öğrencide mizaç, davranış, giyim kuşam mevzularında bir rahatlık baş gösterdi. Bu her zaman böyle olmuştur. Normaldir.

Havalar ısınır, tabiat canlanır, gençler çocuklar hatta bizler de hareketleniriz. Ancak kıyafet serbestisi kısmi uygulamalar nedeniyle öğrencide renkli t-shirtler, pantolonlar, takılar daha sıkça gözleniyor. Buna mukabil bağnaz, çağ dışı, kural kanun tanımaz öğretmenlerin yaptıklarına maruz kalan öğrencilerin hali içime dokundu. Onların da ana baba olduklarını hatırlatmak istiyorum. Bunlar kendi çocukluklarını, öğrenciliklerini ne çabuk unutmuşlar. Dayak yiyen, hor görülen çocuk da ileride gördüğünü uygular, hoş görü ve iyilikle muamele edilen çocuk da öğrendiğini uygular. “Görgülü kuşlar gördüğünü işler.” Atalarımız söylemiş. Eğitimci bunu en iyi bilen kimse olmalıdır. Ama maalesef hareketli, haylaz, belki tembel, belki ailesinden ilgisiz çocuklar okullarda da böyle öğretmenler tarafından iyice dışlanıyor.

Bir insanın kaybı söz konusu ise günün ne ehemmiyeti olur? O kaybolan insan, gün gelir bütün ülkenin geleceğinin, yıllarının kaybı olursa günahı vebali kimindir? Öğrencisine İngilizceyi öğretemediği veya öğrenemediği için avazı çıkıncaya dek bağıran aşağılayan İngilizce öğretmenini, yanına gelen öğrencisi, kendisinin internette oyun oynamasına rahatlık vermiyor diye başından savıp küfreden utanmaz beden eğitimi öğretmenini, çocuğun saçı uzun pantolonu renkli toka küpe takmış diye binayı bağırtısı çığlıklarıyla yıkan lüzumsuz teknoloji tasarım öğretmenini, kafasına göre bir sebeple öğrenciyi döven idarecileri kınıyorum.

Eti senin kemiği benim dönemi kapanmıştır. Bu anlamda çağdaş bir devlet olabilmek için kimseyi örnek almamız da gerekmiyor. Aklımız, kalbimiz bize doğruyu gösterir. Çocuk yetiştirmek, eğitmek için okullarda aldığımız eğitim, anneliğimiz, babalığımız yeterlice kılavuzdur. Aksi halde ayrık otlarını ayıklamak milli eğitimin de önemli görevi olmalıdır.

Öğretmeni, velisi, idarecisi bilinçli olmalıdır. Hatalar affedilir ama devamlılık arz ediyorsa ve bir çocuğun hafızasında geleceğine taşınabilecek hatalar ise göz ardı edilmemelidir. İnsanca yaşamayı öğrenelim, insanca yaşayalım, toplumun insanca yaşaması için örnek teşkil edelim.